Filiz GÜLER
14-05-2023
Blog
Günümüz şartlarında bile hala aşması gereken engeller olan kadınların geçmiş dönemlerde dilediği alanda ilerleyememiş yeteneklerini geliştirememiş olması ne yazık ki şaşıramayacağımız bir durum. Resim yapmanın dahi uygun görülmediği bir zaman diliminden geçmiş tüm kadınlara, şu an mevcut durum içinde var olmaya çalışanlara, gelecekte en güzel şekilde var olacaklara tüm kalbimle sarılıyorum. Sorgulanamayan kurallara, baskıcı tutumlara karşı kendi ve tüm kadınlar için dik durabilmiş farklı ülke ve kültürlerde öncülük edebilmiş tüm kadınların anısına bu sayımızda Türk resim sanatında varlıkları ile bizi onurlandıran kadın ressamlarımızdan bahsedeceğim.
MİHRİ MÜŞFİK
Türk resim sanatında ilk kadın ressam olarak bilinen Mihri Müşfik 20. yy başlarında Osmanlı İmparatorluğunda sanat üretebilme mücadelesi vermiş güçlü bir kadındır. Özellikle portre ve natürmort çalışmıştır. En önemli çalışmalarından biri Mustafa Kemal Atatürk’ün mareşal üniforması ile ayakta poz verdiği 3 metrelik portresidir. Bu çalışması Cumhuriyet’in ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portresi olması sebebi ile oldukça ünlüdür. Hayatında bir çok ilki barındıran Mihri Müşfik batıda eğitim gören ilk kadın ressamımızdır. 1914 yılında kız öğrencilerin yükseköğrenim görmelerine ve güzel sanatlar alanında ilerleyebilmelerine destek olabilmek için İnas Sanay-i Nefise Mektebi’nin kurulmasında önemli rol oynamıştır. Mektebin tek kadın hocası aynı zamanda ilk kadın müdürüdür. Yardımlarıyla pek çok kadın ressamın yetişmesine katkı sağlamıştır. Mihri müşfik hayatının son dönemlerini Amerika’da geçirmiştir. Çeşitli üniversitelerde profesörlük yapmış bir süre sonra Amerikan ailelere özel dersler vererek geçinmeye çalışmıştır. Hem maddi hem manevi zorluklarla devam eden hayatı 1954 yılında son bulmuş ve Amerika’da kimsesizler mezarlığına gömülmüştür.
“Bir kadın, ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, planlamamış bile olsa, tüm kadınlar için de ayağa kalkmış olur” M. Angelou.
NAZLI ECEVİT
İnas Sanay-i Nefise Mektebinin ilk öğrencilerinden olan Nazlı Hanım çoğunlukla yağlıboya, suluboya ve karakalem teknikleri ile çalışmıştır. Hem tarz hem üslup olarak her çeşit çalışması bulunmaktadır. Mihri Müşfik’ten dersler almış, dolayısıyla sanat hayatının başlarında üslup olarak kendisinden etkilenmiştir. Bu dönemlerde ürettiği eserler en ünlü ve beğenilen eserleri arasında öne çıkmaktadır. Küçük fakat belirgin fırça darbeleri ile oluşturduğu desenleri kimi zaman renk kullanımının önüne geçmiş, gerçeklikten uzaklaşmadan yakaladığı tarzı herkes tarafından benimsenmiştir. Nazlı Hanım bir dönem çalışmalarına ara vermiş olsa da en çok eser vermiş kadın ressamlarımızdandır. Ona yakın kişisel sergisi ve çokça karma sergide eseri bulunmaktadır. Sanat hayatının dışına konuşmak gerekirse Türkiye’nin 16. Başbakanı Bülent Ecevit’in de annesidir. Eşinin vefatından sonra kendini tamamen çalışmaya vermiş ve 1985 yılında Ankara’da vefat etmiştir.
CELİLE HİKMET
1880 doğumlu Celile Hanım evde eğitim görerek büyütülmüştür. 15 yaşında resim yapmaya başlamış ve babasının Sultan Abldülhamit’in yaveri olması vesilesi ile saray ressamı Fausto Zonaro’dan resim dersleri alabilmiştir. Yetenekleri doğrultusunda kendini geliştiren Celile Hanım dönemin diğer kadın ressamları gibi portre çalışmalarına ağırlık vermiştir. Öne çıkan eserleri arasında oğlu Nazım Hikmet ve yeğeni Oktay Rıfat’ın portreleri vardır. Genellikle yakın çevresini, dostları ve akrabalarını resmetmiştir. Çok fazla eser üretmiş çoğunu sevdiklerine dağıtmıştır. Pastel renkleri kullanarak karmaşadan uzak sakin bir görünüm elde etmiştir. Resimlerindeki dinginliği kendi hayatında yakalayamayan Celile Hanım, ilerlemiş yaşına rağmen hapishanede 12. yılını dolduran açlık grevindeki oğlu Nazım’a destek vermek ve serbest bırakılması için tüm İstanbul’da ses getiren bir eylemle imza toplamaya çalışmış ve kendisi de açlık grevine başlamıştır. Kendince gösterdiği tüm çabalara rağmen durum dilediği gibi sonuçlanmamıştır. Hayatının son yıllarında görme yeteneğini de kaybeden Celile Hanım 1956’da Ankara’da vefat etmiştir. Tüm bu yaşananlar üzerine anne ve oğlunun hayatını konu alan kitaplar yazılmış çokça tiyatro oyunu sergilenmiştir. Küçük bir tavsiye olarak ilgisini çekenler için Osman Balcıgil’in Ela Gözlü Pars Celile isimli kitabını önermek isterim :)